“Değerlerin birliği sorunu”
İnsanlık içindeki ahlaki mücadeleleri tartışmaya başladık ve bu tartışmanın temelinde yatan soruya odaklandık: Merkezde kim var? İnsan mı yoksa Tanrı mı? Yahudiliğin bu soruya bir çözüm sunduğunu gördük. Ahlaki meseleler gibi başka meseleler de var. Hadi okuyalım: “İnsanoğlunun ahlaki huzurunu bozan bir başka etik mesele de değerlerin birliği sorunudur. Çelişkili görünen değerleri uzlaştıracak mükemmel bir çözüm henüz bulunamamıştır.” Keskin bir şekilde ortaya çıkan soru, merhamet ve adalet arasındaki ilişkidir. Hıristiyanlık dünyaya merhametin ve yalnızca merhametin, Batı kültürünün tüm alanlarına yansıdığı gibi, tek ahlaki değer olduğunu miras bırakmıştır.
Öte yandan İslam, tüm aşırılıklarıyla katı adalet tercihini tutarlı bir şekilde Tanrı’nın iradesi olarak benimsemiştir. Dolayısıyla, bu dinlere göre cevap ya merhamet ya da yargıdır. Burada da Yahudilik insanlığın yardımına koşmaktadır. Kutsal Kitap ve Talmud gelenekleri, değerlerin birliğini pratik olarak uzlaştıran bir yol öğretir. Yaratılış Kitabı’nda belirtildiği gibi, en yüce ahlaki ideal “doğruluk ve adalettir”. Bu birliğin pratikte gerçekleşmesi hem İsrael Devleti’nin savaşlarında (kendisine yöneltilen tüm suçlamalara rağmen) hem de siyasi ve sosyal dokusunda açıkça görülmektedir. Kendi içindeki düşman bir azınlığa adil muamele ile karakterize edilen bir ülkede, merhameti adaletle birleştirmeyi başardık.
Bu, Yahudiliğin insanlık için bir başka mesajıdır.