Selam ve bereketler. Brit Şalom kitabının kan dökme yasaları üzerine çalışmamıza devam ediyoruz ve 28. Alaha’ya geldik. Bu, günümüzde de hâlâ geçerli olabilecek bir durumla ilgilenir.
Bir kişi istemeden öldürürse ne olur? Yani adam öldürmeyi kastetmemiştir. Örneğin, birinin dikkatsizce araba sürdüğünü ve aracının bir kazaya sebep olarak birinin ölümüne yol açtığını hayal edin. Açıkça görülüyor ki, öldürmeyi kastetmemiştir. Genelde böyle durumlarda yetkililer onun ehliyetini iptal eder. Peki Tora ne diyor?
Antik İsrael’de “Sığınma Kentleri” adı verilen bir sistem vardı. Eğer bir kişi istemeden başka birini öldürürse, evini bırakıp bu özel kentlerden birinde yaşamaya mecburdu; ta ki Başkohen (Baş Rahip) ölünceye kadar.
Bazen Başkohen genç olurdu, bu da kişinin orada uzun süre kalması anlamına gelirdi. Bazen de yaşlı olurdu, bu da kalış süresini kısaltabilirdi.
Bugün artık Sığınma Kentleri yok, fakat buradan alınacak bir ders hâlâ var. Bir kişi istemeden başkasının ölümüne sebep olduysa, yaptığı eylemler üzerine derinlemesine düşünmesi gerekir. Bazı durumlarda yeni bir yere taşınmak bile uygun olabilir.
Doktor olarak çalışırken yanlışlıkla bir arkadaşının ölümüne sebep olan birini tanıyorum. İşlediği bu hatayı telafi etmek için adını değiştirdi ve başka bir şehre taşındı. Bu, Tora’daki ilkeyi yansıtır: istemeden öldüren biri, bulunduğu yerden ayrılmalı ve Sığınma Kentleri yasasının geçerli olduğu dönemde olduğu gibi başka yerde yaşamalıdır.
Bugün Sığınma Kentleri yok ama İsrael zamanında bu kural hem İsraelliler için hem de aralarında yaşayan yabancılar için geçerliydi. Tora açıkça belirtir ki, Sığınma Kentleri “ger toşav” için de — yani İsrsel halkından olmayan ama aralarında yaşayan yabancı için de — geçerliydi.