Yahudi Kutsal Metinleri Işığında Seçilmişlik Kavramı
Yahudi bakış açısına göre İsraeloğulları’nın "seçilmiş millet" olma kavramı, Tanrı ile İsraeloğulları arasında kurulan özel bir ilişkiyi ifade eder. Bu kavram, Tevrat’ta, özellikle Çıkış (Şemot), Tesniye (Devarim) ve diğer kutsal metinlerde köken bulur ve Yahudi teolojisinin, kimliğinin ve tarih anlayışının temel taşlarından birini oluşturur. Ancak bu "seçilmişlik", genellikle bir üstünlük iddiasından ziyade, sorumluluk ve görev bilinciyle ilişkilendirilir.
Yahudi inancına göre, Tanrı, İbrahim ile yaptığı antlaşma (Brit) aracılığıyla İsraeloğulları’nı,diğer milletlerin arasından kendisine hizmet etmesi amacıyla seçmiştir. Bu antlaşma, Bereşit (Yaratılış) kitabında Tanrı’nın İbrahim’e, "Senin soyunu büyük
bir millet yapacağım ve seni bereketli kılacağım" (Bereşit 12:2-3) sözleriyle başlar. Daha sonra, Çıkış kitabında, Sinay Dağı’nda Musa aracılığıyla verilen Tevrat ile bu ilişki resmiyet kazanır. Tanrı, İsraeloğulları’na, "Eğer antlaşmama bağlı kalır ve emirlerimi yerine getirirseniz, bütün milletler arasında benim özel halkım olursunuz" (Çıkış 19:5-6) der. Bu, İsraeloğulları’nın Tanrı’nın yasalarını (Mitsvot) yerine getirme ve dünyada bir "kutsal rahipler (Kohenler) krallığı" ile "kutsal bir millet" olma misyonunu üstlendiği anlamına gelir.
“Seçilmişlik" kavramı, Yahudi düşüncesinde bir ayrıcalıktan çok, ahlaki ve manevi bir yükümlülüğü temsil eder. İsraeloğulları, Tanrı’nın 613 emrini (Taryag Mitsvot) yerine getirmekle görevlendirilmiştir. Bu görev, günlük yaşamdan ibadet şekillerine, adaletten merhamete kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Yahudi bilginleri, bu seçilmişliğin, diğer milletlerden üstünlük değil, Tanrı’nın iradesini dünyaya yayma ve insanlığa örnek olma sorumluluğu olduğunu vurgular. Örneğin, Yeşaya peygamber, İsraeloğulları’nı "milletler için bir ışık" (Yeşaya 49:6) olarak tanımlar; bu, evrensel barış ve adaletin yayılmasında bir aracı rolünü işaret eder. Bununla beraber, milletlerin gerçek Tanrı’yı Bene Yisrael (İsraeloğulları) aracılığıyla tanıması ve ulusların İbrahim’in soyu aracılığıyla kutsanacağı da Tevrat’ın Bereşit (Yaratılış) kitabında belirtilir.
Tarih boyunca bu kavram, Yahudiler için hem bir gurur kaynağı hem de bir sınav olarak görülmüştür. Antisemitizm ve sürgün gibi zorluklar, seçilmişlik fikrinin bir "kutsallık yükü" olarak yorumlanmasına yol açmıştır. Ortaçağ Yahudi filozofu ve alimi Rambam (Maimonides), seçilmişliği bireysel erdem ve Tanrı’ya bağlılıkla ilişkilendirirken, modern Yahudi düşünürlerden bazıları, bu kavramı etik monoteizm ve insan hakları gibi evrensel değerlerle bağdaştırmıştır.
Sonuç olarak, Yahudi bakış açısına göre İsraeloğulları'nın seçilmiş millet olması, Tanrı ile yapılan kutsal bir antlaşmanın ürünüdür ve bu statü, üstünlükten ziyade hizmet, sorumluluk ve kutsal bir yaşam sürme çağrısıdır. Bu, Yahudi kimliğinin özünü oluşturan derin bir manevi bağlılık ve dünya üzerindeki tüm insanlar için bir iyilik misyonudur.
Tarih boyunca milletler arasında yanlış anlaşılagelen bu “seçilmiş kutsal millet” anlayışı, Yahudiler için birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Bu kavram, uluslar arasında Yahudi halkına karşı bir nefret, kıskançlık ve birçok savaş ve sürgüne sebep olmuştur. Büyük Yahudi alimi Haham Akiva’ya göre her insan, Yahudi olsun olmasın, sevgiye değerdir çünkü insan Tanrı’nın suretinde yaratılmıştır. Yahudi kutsal metinlerinin hiçbir yerinde, aşağıda verilen örneklerde görüldüğü üzere, diğer milletlere karşı bir düşmanlık, ikinci sınıf oldukları iması yer almamaktadır.
Şemot 22:21:
"Yabancıya kötü muamele etmeyeceksiniz, ona baskı yapmayacaksınız. Çünkü siz de Mısır’da yabancıydınız."
(İsraeloğulları’na, Yahudi olmayanlara adil ve merhametli davranmaları emredilir.)
Şemot 23:9:
"Yabancıya baskı yapmayacaksınız. Çünkü siz de Mısır’da yabancıydınız ve yabancının duygularını bilirsiniz."
(Yabancıların korunması için empati vurgusu yapılır.)
Vayikra 19:33-34:
"Aranızda yaşayan bir yabancıya kötü davranmayın. Ülkenizde sizinle birlikte yaşayan yabancı, sizin gibi bir yerli sayılacak. Onu kendiniz gibi seveceksiniz. Çünkü siz de Mısır’da yabancıydınız. Ben sizin Tanrınız Aşem’im."
(Yahudi olmayanların topluma entegre olabileceği ve eşit muamele göreceği belirtilir.)
Devarim 4:6:
"Bu kurallara uyun, onları dikkatle uygulayın. Çünkü bu, ulusların gözünde sizin bilginizi ve anlayışınızı gösterecek. Onlar bu kuralları duyunca, ‘Bu büyük ulus gerçekten bilge ve anlayışlı bir halk!’ diyecekler."
(İsraeloğulları’nın Tanrı’nın yasalarını takip ederek diğer uluslara örnek olması gerektiği ifade edilir.)
Devarim 23:7:
"Edomlulardan nefret etmeyeceksiniz, çünkü onlar sizin kardeşlerinizdir. Mısırlılardan da nefret etmeyeceksiniz, çünkü onların ülkesinde yabancı olarak yaşadınız."
(Bazı uluslarla tarihsel bağlar nedeniyle düşmanlık yerine hoşgörü önerilir.)
Yeşaya 2:2-3:
"Son günlerde Aşem’in Tapınağı’nın kurulduğu dağ, tepelerin en yükseği olacak... Bütün uluslar oraya akın edecek. Birçok halk gelecek ve, ‘Gelin, Aşem’in Dağı’na, Yakup’un Tanrısı’nın Tapınağı’na çıkalım. Bize yollarını öğretsin, O’nun yolunda yürüyelim’ diyecekler."
(Gelecekte Yahudi olmayan ulusların da Tanrı’yı tanıyacağı ve O’na yöneleceği kehaneti.)
Yeşaya 56:6-7:
"Aşem hizmet etmek, O’nun adını sevmek ve O’nun kulu olmak için Aşem’e bağlanan yabancıları, Şabat gününü tutan ve antlaşmama bağlı kalan herkesi kutsal dağımda sevindireceğim... Çünkü evim bütün uluslar için dua evi diye anılacak."
(Tanrı’nın tapınağının tüm uluslara açık olacağı belirtilir.)
Sonuç olarak, Tanrı’nın tüm insanlığın yaratıcısı olduğu ve Yahudi olmayanların da O’nun planında yer aldığı fikri (örneğin, Nuh’un antlaşması ve 7 Evrensel Yasa ve Yeşaya peygamberin kehanetleri), verilen örneklerde de yazdığı gibi, apaçık görülmektedir. Tanrı’nın gözünde her insan üstündür çünkü üstünlük, insan yapacağı mitsvalar, salih amellerle doğru orantılıdır.
Şalom.